5 dakika tahmini okuma süresi

Aslında bu kitap ve Picasso’nun hayatının bir kısmı hakkında yazmaya karar verdiğimde ne kadar büyük bir işe kalkıştığımı kabul etmeliyim. Bu benim için biraz zor olacak her neyse.

Bana göre bu hayatta iki çeşit sanatçı türü var. Bir tanesi yaşarken değeri bilinen ve şanslı olanlar diğeri ise öldükten sonra değeri bilinen ve şanssız olduğunu düşündüğüm sanatçılar.

İşte Picasso da bu şanslı olanların kategorisine giriyor olsa da belki de şansını kendi de oluşturmuş olabilir. Picasso, bugüne dek yaşamış sanatçıların hepsinden çok daha zengin ve ünlü bir durumdaydı. Eğer bir şeyi satın almak istiyorsa sadece resmini çizerek bunu elde edebilirdi. 1950 tarihlerinde Bir natürmort vererek karşılığında almak istediği bir evi satın almıştı.

Picasso

Belki de evin resmini bile çizerek o evi satın alabilecek durumdaydı 🙂

Pablu Ruiz y Picasso 1881’de İspanyanın Malaga şehrinde doğdu. Babası ressam ve resim öğretmeniydi. İlk çocuktu ve orta sınıf bir ailede Dünyaya gelmişti. Babası erken yaşta Picasso’nun ne kadar yetenekli olduğunu anlamış ve karakalem, figür çizmeyi öğrettikten sonra yedi yaşına geldiğinde, Picasso yağlıboya ile resim yapmaya başlamıştı bile.

Bir rivayete göre Picassonun çizmiş olduğu henüz tam bitmemiş olan güvercin eskizini gören Babası bir daha resim yapmayacağına yemin etmiş olsa da daha sonra ki yıllarda çalışmaları bulunmaktadır.

Picasso 1904’te tamamen Paris’e yerleşti bunun detaylarını John Berger kitapta uzun uzadıya anlattıysa da ben kısaca şöyle açıklayabilirim. Paris, Picasso için yeni başlangıçlar getirecekti , zaten dönemine bakarsanız bir çok ressam sanatını ve kendisini geliştirmek için Paris’e yerleşmiştir. Bu sayede Fransa onun ün kazanmasını ve bu ününün tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştır.

Mavi Dönem ve Pembe Dönem

Mavi Dönem

Fransaya taşınmasından sonra gönüllü göçmen olarak yaşayan Picasso için başlangıçta hayat oldukça zordu. Geçim sıkıntıları, dilini ve kültürünü hiç bilmediği bir ülke ve bunun getirdiği yalnızlığın yanında birde İspanyadan beraber geldiği oda arkadaşı Casagemas’ın platonik bir aşk dolayısıyla intihar edişi, Picasso’nun daha çok kendi içine kapanmasına sebep olur ve böylece mavi dönem başlar.

Mavi tonlarının ağırlıklı görüldüğü bu dönemde; hüzün, keder, çaresizlik, dışlanmışlık eserlerinde tema olarak görünürken aynı zamanda kendine özgü çizimlerini yaptığı ilk dönem olarak kabul edilir. Fakat yaptığı çalışmaların o yıllarda anlaşılamaması, dönemin akımıyla uyumsuz olması ve piyasada kabul görülmemesiyle sonuçlanmıştır.

Sanatçı, dört bir yandan gelen duyguların toplandığı depodur: gökyüzünden , yeryüzünden , bir kağıt parçasından , geçip gitmekte olan bir şekilden , bir örümcek ağından. İşte bu nedenle nesneler arasında ayrım gözetmemek gerekir. Nesneler söz konusu olduğunda sınıf ayrımı yoktur.

Mavi tonlarının ağırlıklı görüldüğü bu dönemde; hüzün, keder, çaresizlik, dışlanmışlık eserlerinde tema olarak görünürken aynı zamanda kendine özgü çizimlerini yaptığı ilk dönem olarak kabul edilir. Fakat yaptığı çalışmaların o yıllarda anlaşılamaması, dönemin akımıyla uyumsuz olması ve piyasada kabul görülmemesiyle sonuçlanmıştır.

Pembe Dönem

Bu dönemde artık Picasso yalnız değildir. Bir sanatçı dostunun boşalttığı atölye ye geçer. Bu atölyede farklı etnik kökenlerden gelen bir çok yoksul sanatçı ile tanışır. Bunun yanında Fernande Olivier’le sevgili olur ve Fernande’nin de çevresiyle beraber Picasso için sosyal bir dönem başlar.

Mavi yerine tuvallerinde Pembe tonlarını kullanmaya başlayan Picasso çaresiz insanlar yerine soytarılar, hokkabazlar ve akrobatları resmetmeye başlasa da Pembe döneminde ki eserlerinde de insanlar hâlâ mutsuz ve gülümsemez. Ancak yinede Mavi dönem kadar keskinliği sona ermiştir.

Artık Picasso Paris’te kendisine resim piyasasında bir yer açmayı başarmış, kendisine özgü eserlerini üretmeye devam ederek para kazanmaya başlamıştır. Günümüzde bu dönemde yaptıkları Picasso’nun en pahalı resimleri arasında yer almaktadır. Ancak bu dönemi de çok uzun sürmez. Kendisini sürekli yenileyen ve geliştiren Picasso için bu dönemde bir süre sonra sona erecek ve yerini Kübizm’e bırakacaktır.

Kübizm

Şimdi henüz Kübizm’in ortaya çıkmadığı yıllara dönelim, bu dönem kuşkusuz Picasso’nun en çok bilinen dönemi olsa da yine gelip geçici bir dönemdi. 1907 yılının Bahar aylarında Picasso Avignonlu Kızlar’ı yapmıştı. (Bu arada resim hala tam olarak bitmemiş durumdadır) Avignonlu Kızlar’ı *yapmakla Picasso Kübizm’i kışkırtmış oldu ve bu dönemden sonra bir gruba dahil oldu. *Georges Braque ile beraber çalışmaları, çok benzer eserler ortaya çıkartmalarına sebep oldu . Öyle ki bazen ayırt bile edilemiyordu. Tüm yaşamında, yapıtlarının diğer çağdaş ressamların yapıtlarına bir ölçüde benzediği tek dönemdir bu.

George Braque — Estaque’da evler 1908

Picasso - Köprülü Manzara, 1908

1914’te grup dağıldı ve diğerleri askere gittiler. Picasso bir süre yine yalnız başına kalmıştı ama 1906’daki haline geri dönmedi. Kübizm deneyimini de hiçbir zaman unutmadı. Sonraki dönemlerde Roma’ya gidip bale gösterisi için çalışmalar, sahne dekorları ve köstümler tasarlamıştır.

Resmede, nesnelere yaklaştığım gibi yaklaşırım; pencereden dışarıya nasıl bakarsam, pencerenin resmini de öyle yaparım. Resimde açık bir pencere kötü duruyorsa, perdesini çeker kapatırım onu, tıpkı odamda yapacağım gibi.

Picasso’nun arkadaşlarının etkisine girmediği zamanlarda (Kübizm’den önce ) ne kadar özgün ve kendine has konu seçimlerinde bulunduğunu gördük. Tekrar yalnız kaldığı zamanda ve daha sonrasında aynı etkiyi yeniden görebiliyoruz. Sonraki zamanlarda yaptığı bir çok eser var ve bunları John Berger bizler için olabildiğince detaylıca anlatmış , hatta bazen o kadar detaya inmiş ki benim anlamakta zorlandığım noktalarda yok değil, o yüzden bu yazının başında büyük işe kalkıştığımı belirtmiştim 🙂

Bu aslında bir kitap içeriğinin çok daha sadeleştirilmiş ve başka kaynaklardan da yararlanılarak sizlere aktarılmıştır halidir.

Picasso’nun şu söylediklerine bir bakalım;

Ben başkaları adına görürüm. Başka deyişle, bana kendini zorla kabul ettiren ani görüleri tuvale geçiririm. Tuvale ne koyacağımı önceden bilmem, hangi renkleri kullanacağıma ise hiç karar veremem. Çalışırken, tuvalde neyin resmini yaptığımın hiç farkında değilimdir. Yeni bir resme her başlayışımda kendimi boşluğa atıyormuşum gibi bir duyguya kapılırım. Ayaklarımın üstüne düşüp düşmeyeceğimi hiçbir zaman bilemem Yaptığım şeyin etkisini değerlendirmeye ancak daha sonra başlayabilirim.

Picasso konusunu yakalayabildiği zaman, bir dizi üstün eser yaratmıştır. Yakalayamadığı zamansa, eninde sonunda absürd diye nitelenecek resimler üretmiştir.

Picasso - Yaşama Sevinci, 1946

Bu yazıyı okuduğun için teşekkürler, Picasso kuşkusuz bu Dünyaya gelmiş en iyi ressamlardan biriydi bence ve buna sebep olan şeylerden biriside farklı bakış açısı, özgünlüğü ve dışa vurumunun kendine has oluşuydu. Son olarak John Bergerin kitabın sonuna yazdığı şu sözler ile bitirmeyi daha doğru buluyorum.

İspanyollar’ın küfürbazlıklarından gurur duyduklarını herkes bilir. Ettikleri küfürlerin yaratıcılığına hayrandırlar ve küfretmenin bir onur belirtisi , hatta onurluluğun kanıtı olabileceğini bilirler. Daha önce kimse boyayla küfretmemişti.

Bu kitabı Türkçeye kazandıran Metis yayınlarına ve tabii çevirmen olarak büyük emeklerinin geçtiğini düşündüğüm Yurdanur Salman ve Müge Gürsoy Sökmen’e teşekkürler.

Kaynakça / References :
https://en.wikipedia.org/wiki/Picasso’s_Rose_Period

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/751778

https://en.wikipedia.org/wiki/Georges_Braque

John Berger — Picasso’nun Başarısı ve Başarısızlığı — Metis Yayınevi

Eric Grzymkowski — Sanat 101 — Say Yayınları

Güncelleme tarihi: